İYİ GÖR , İYİ DÜŞÜN ,İYİ OLSUN
Usta çırak
Usta çırak ilişkilerinin önemli olduğu zamanlarda, çıraklar ustalarından icazet (onay) almadan bulundukları müesseseden ayrılmazlarmış. Ancak usta tamam evladım artık sen her şeyi öğrendin, bu zanaatı kendi başına yapabilirsin der ve o zaman ayrılığa izin verirmiş. Ustalar hem çırağının geleceğini düşünürmüş, hem de çırak hünerlerini iyice gösterebilsin ki bu kişi için falanca ustanın çırağıydı desinler ve kendi ustalığına bir laf gelmesin.
İşte o devirde bir çanak, çömlek ustası varmış. Yanındaki çıraklarına tüm hünerlerini öğretir sonra sen oldun diye el verip çırağını kendi işini kurması için yollarmış. Günlerden bir gün bu ustanın yanında çalışan bir çırak ustasına gitmiş ve ben oldum artık ayrılmak istiyorum demiş. Usta ise evladım daha senin vaktin var diye çırağını geri çevirmiş. Hikayemizdeki çırak ise her seferinde daha kısa aralıklarla olmak üzere sürekli usta ben artık oldum, ayrılmak istiyorum diye ustasını sıkıştırmaya devam etmiş. Ancak ustası her seferinde oğlum daha her şeyi öğrenmedin, biraz sabırlı olmalısın cevabını vermiş. Bir gün çırak, artık ustasının bu cevabından sıkılmış olsa gerek, usta ben ayrılıyorum demiş ve gidip sokağın öbür ucuna kendi çömlek atölyesini kurmuş. Her gün ustasından önce kendi işe gelir olmuş, ustasının aldığı tarladan toprak getirip, ustasının kullandığı su kuyusundan taşıdığı sularla çamuru yapmış, ayrılırken ustasının hediye ettiği çıkrıkta döndürüp, ustasından gördüğü hünerlerle neredeyse ustasından daha güzel çömlekler yapmaya başlamış. Ancak çömlekleri fırınlayıp fırından çıkardıktan bir müddet sonra bütün çanak, çömleklerin üzerlerinde çatlaklar oluşmuş. Binlerce güzel çömlek yapmış lakin hepsinin fırından çıktıktan sonraki çatlamalarının önüne geçememiş. En sonunda boynu eğik vaziyette ustasının yanına gitmiş ve durumu anlatarak hatasının nerede olduğunu sormuş. Ustası da ona hiçbir kibir göstermeden, yaptığı çanakları fırına sokmadan önce çanakların üzerlerinde gözle bile zor gözükebilen minik hava kabarcıklarının püf, püf diye üfleyerek söndürülmesini ihmal ettiğini göstermiş. Bizim çırak ise ustasının yanında çalışırken o zamana kadar benim ustam neden çanaklara bakıp onların üzerine püf diyerek kederleniyor diye düşünürmüş. Oysa püflemenin bu zanaatın PÜF NOKTASI olduğunu o an öğrenmiş.
Kısacası bizim de diğer endişemiz; çırağımızın bizimle çalıştığı kısa sürede yeni pozisyonunun gerektirdiği tüm sorumlulukların PÜF NOKTALARINI öğrenip öğrenmediğidir.